Sevdiğiniz bir sanatçı veya hayranı olduğunuz bir yazar-çizer… öldüğü zaman çok üzülürsünüz. Büyük olasılıkla onla tanışmamışsınızdır ve onla iki kelime dahi konuşmamışsınızdır ama onu size hep yakın hissetmişsinizdir. Taki gözlerini kapadığında o zaman çok ayrı bir hüzün kaplar içinizi. Bazen ağlamak istersiniz ama ağlayamazsınız. İçinizde kalır her şey. Keşke bir konuşabilseydim bir fincan kahve birlikte içebilseydim dersiniz içlenerek. Bende bu duyguyu yaşadım son haftalarda.
Üniversite yıllarında Yazılarını Buğday dergisinden ve bugday derneginin web sitesinden takip ederdim. Evet bir çok yazar sürüdürülebilirlik, doğal yaşam, ekoloji vs.. hakkında yazılar okudum ama onun gibi farklı bakan ve farklı yazan birisini tanımıyordum. Victor Ananias ‘ın yazıları ve yaptığı çalışmaları benim yaptığım çalışmalara ve yapmak istediğim çalışmalara da ilham oluyordu. Victor tohum hakkında çok çalışıyordu arkadaşları ile birlikte. Tabiî ki yerel tohumların dışında başka birçok işe de koşuşturuyordu.
Uzun süredir üzerine düşündüğüm “urfanın yerel tohumları” hakkındaki düşüncemi almanyada bir şekle koymuştum. Türkiyeye döndüğümde urfadaki yerel tohumlar hakkında neler yapacağımı az çok kararlaştırmıştım. Hatta bir belgesel yapma fikri oluştu ve kare kare neler çekileceğini bile yazdım. Tasarladığım belgeselde Victor’da vardı... Tabi türkiyeye döndüğümde yapacağım ilk işlerden birisi onun uygun zamanını yakalayıp düşüncelerimi aktarmayı planlıyordum. Üniversite yıllarında yazılarını okumaya başladığım ve bana ilham olan bir insanla yüz yüze görüşüp akıl almak ve ona “yazdığınız yazılar beni sizinle buluşmama neden oldu” diyecektim. Ama arkasında bıraktığı eserlerle hayattadır Victor...
Geçtiğimiz günlerde acı haberi internetten okuyunca çok üzüldüm. Yanımda Türkçe bilen yada Victor’u ve çalışmalarını bilen birisi de yoktu dertleşeceğim. İşte bu daha da bir dert katıyordu bana.
O kısacık hayatına çok şey sığdırdı ve yaptıklarıyla örnek oldu.
Mekanın cennet olsun Victor.